ESARET HATIRASI (TAVUK KARASI)

ESARET HATIRASI (TAVUK KARASI)

Ruhiye Teyze’nin babası Ahmet Amca 17 yaşında, kardeşi İsmail ise 15 yaşında. İki kardeş boylu poslu ve iri kıyım delikanlı. Gönüllü olarak Gönen askerlik şubesine gidiyorlar ve harbe gitmek için yazılıyorlar. Çanakkale Cephesi’ne gönderiliyorlar.. Harbin en sıcak günlerini top tüfek ve bomba altında yaşıyorlar. Küçük kardeş İsmail bir gemide gemisinde şehid oluyor. Ahmet (Merter) ise akşamın alaca karanlığında şarapnel parçalarıyla belinden aşağı parçalanarak yaralanıyor.Gökte uçan alev toplarının altında kalıyor ama topunu terk etmiyor savaşa devam ediyor.Halasının oğlu Rahmi (Öz) geliyor yanına , sürükleyerek Ahmet’ i derenin kenarına götürüp kanlarını temizliyor. Ama saldırı başlayınca, bakıyor ki Ahmet ölüp gidecek çaresiz dönüyor muharebeye. Komşu oğlu gönüllü asker Beylerin oğlu İzzet de, Ahmet’in yanına geliyor, ölmüş sanıp bırakıyor.

Öldü diye bırakılan Ahmet, uzun süre sonra kendine geliyor. Ve bir İngiliz Subayı tarafından diğer yaralı iki arkadaşı ile birlikte esir alınıyorlar. Hemen İngiliz doktor geliyor ve yaralı askerlerimize müdahale ediliyor .

Ve tüm esirler gemilerle Kıbrıs’a götürülüyor. Orada hastanede aylarca tedavi görüyor iyileştiğine karar verilince de Mısır’ a gönderiliyorlar. Bu arada biten harbin ardından Gönen’ e dönen İzzet, Ahmet’in anasına, “Oğlun şehid oldu. Hakk’ın rahmetine kavuştu.” diye.
müjdesini veriyor.

Anası Şerif Hanım ve babası Halil Bey yas tutuyorlar. Ama, o kadarda gurur duyuyorlar. İki oğlumuz, harpte vatan için şehid olmuş diyorlar.

Mevlüdler okunuyor hayırlar yapılıyor dualarla anılıyor bu iki hayırlı evlat. Ana baba bu duygularla ayakta kalmaya çalışırlarken, Mısır’ da tel örgüler arasında tam 8 yıl esirlik yaşıyor Ahmet Çavuş.

Kızı Rukiye’ ye anlattığına göre: Pirinç yedirirlermiş sürekli. Aylarca yedikleri gıda bu olurmuş. Esirler iğne ipliğe dönüp, adım atacak halleri kalmazmış. Arada bir bulgur pilavı verirlermiş. Esirler biraz toparlanmaya başlarmış. Ahmet Çavuş bir gün tel örgülerinin kenarında, semiz otunu görmüş. Tanıdık bir sebzeymiş bu. Anasından bilirmiş. Topraktan çektiği gibi, toprağını silkelemiş başlamış yemeğe . Yemeklerine sürekli ilaç konulduğu için tavukkarası olurmuş gözleri. Gece oldu mu, göremezlermiş çevreyi. Kalırlarmış tel örgülerin içinde. Lahana ve ıspanak tarladan gelirmiş olduğu gibi kazanın içine atılır kaynar onları yerlermiş. Semiz otunu yediği gün bir şey fark etmiş Ahmet çavuş. Gece gözlerinin gördüğünü arkadaşlarına söylemiş. Fısıltı halinde yayılmış bu askerler arasında. Ondan sonra hepsi semiz otu yemeye başlamışlar. Semiz otları çıksın diye, yağmurun yağmasını beklerlermiş..

Yıllar yılları kovalamış ve Lozan antlaşması sonucu esaret bitmiş esir değişimi yaşanmış. Ahmet Çavuş çakı gibi 17 yaşında bir fidan olarak çıktığı ana ocağına, yorgun ama bir o kadar da gururlu ve onurlu olarak dönüvermiş. Dönüvermiş de, anası yığılmış kalmış. Öldü bildiği aslan gibi oğlu, 8 yıl sonra karşısına capcanlı çıkınca ne yapacağını şaşırmış. İnanamamış. Delirdim, sanmış. Aklımı mı oynatıyorum, diye feryat etmiş. Oğlu ona sarılıp, “Ana ben geldim. Ben oğlun Ahmet Çavuş..!” diyene kadar inanamamış.

Aradan yıllar geçmiş. Jandarma, komşusu Kapısızların oğlu Gazi Osman’ı, araştırmalar sonunda bulmuşlar. Gazi aylığı bağlamışlar.

Bir gün jandarma Ahmet Çavuş’un da kapısını çalmışlar. “Sende gazisin. Şubeye gel sana devlet maaş bağlayacak, madalya verecek..!”demişler.!” Yook,” demiş Ahmet Çavuş, “BEN KANIMI, VATANIMA SATMAM diyerek reddetmiş hepsini.. Ahmet Çavuş, ondan sonraki yaşamını “1973 yılına kadar, Gönen’ de çiftçilik yaparak geçirmiştir.

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çanakkale Şehitlik Turu - Çanakkale Gezisi - Çanakkale Turları - Çanakkale Şehitlik Turları