HANGİSİ GELDİ?

HANGİSİ GELDİ?

Osmanlı Devleti’nde bir kişinin altı oğlunun olması çok mühimdir. Yıllardır “altı oğlu varmış..”sözü ile ilk karşılaştığım zamanlar şaşırmıştım. O kadar çok hikaye de “altı oğul”la karşılaştım ki, acaba bunlar söz birliği mi ettiler diye düşünmüştüm.

Pek çok kişi altı oğlunun olması için uğraşır, çabalarlardı. Çünkü altı oğlu olanlar her türlü vergiden muaf tutulurlardı.

Devlet sürekli harplerle tükenen nüfusu dengede tutabilmek, nüfusu kayıt altına alabilmek için böyle bir usul ve muafiyet düşünmüş ve yürürlüğe koymuştu. Ayrıca altı erkek evladın olması anneler, babalar için bir bakıma sosyal güvence hattâ övünme meselesi idi.

Bu vergi muafiyeti, sanıyorum, 1950 li yıllara kadar bir şekilde devam etti. Altı oğlu olanlar “yol vergisi” vermiyorlardı. Bu nedenle pek çok yerde “altı oğlu” olanlara rastladım. Vergiden muaf olmanın eski zamanların şartlarına göre ne demek olduğunu öğrenince artık şaşırmadım. Durumu daha farklı karşıladım.

Mesela Kepsut’un Hotaşlar köyünden Hacı Mehmet Ağa altı oğlunu birden Çanakkale’ye yollamış. Oğullarında üçü farklı zamanlarda çıkıp gelmiş. Hacı Mehmet Ağa, durup durup kendi kendine üç parmağıyla da işaret ederek ; “Üçü geldi..Üçü kaldı..” dermiş.

İki yıl kadar önce Burhaniye’de yaptığım bir konuşmadan sonra, yanıma gelip emekli öğretmen olduğunu söyleyen bir hanım şunları anlatmıştı:

“ Büyük nenemizin altı oğlu varmış..Babaları çok erken vefat ettiğinden kadıncağız oğullarını pek zor şartlar altında bin müşkülatla büyütmüş..

Baba otoritesinin olmadığı bir evde altı erkek evlat büyütmek gerçekten zordur. Her gün aralarında kavga, her gün bağırış çağırış, her gün kırılan camlar, pat küt çarpılan kapılar, her gün gürültü patırtı evden hiç eksik olmazmış..

Seferberlik ve izleyen çeşitli zamanlarda altı oğul da silah altına alınıp cepheye gönderilmiş. Oğullarda birisi iki sene sonra çıkıp gelmiş..Ben onun torunuyum..Bir diğeri altı, yedi sene sonra gelmiş.. Nene beklemeğe devam etmiş…Birer birer geliyorlar, diye düşünürmüş..

Ama evde ne zaman kapı hızla vurulsa, birisi kapıyı sert bir şekilde çarparak kapasa.. Birileri bir şey düşürüp kırsa, nenemiz irkilir, gözleri parıldar, sevinçle haykırırdı : Hangisi geldi…? Hangisi geldi..?”

NOT: Çok sevdiğim ve saygı duyduğum Aydın AYHAN Hocam’ ın ‘’ÇANAKKALE, AH ÇANAKKALE!’’ isimli kitabından alınmıştır…

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çanakkale Şehitlik Turu - Çanakkale Gezisi - Çanakkale Turları - Çanakkale Şehitlik Turları