ŞEHİT HUKUK ÖĞRENCİSİ HASAN ETHEM’ İN MEKTUBU

ŞEHİT HUKUK ÖĞRENCİSİ HASAN ETHEM
X 0001

Hasan Ethem bir yandan Beyazıt Numune Mektebinde öğretmenlik yaparken, bir yandan da İstanbul Hukuk Fakültesi’ nin son sınıfına devam ediyordu. Düşman Çanakkale’ ye yüklenince on binlerce akranı gibi gözünü kırpmadan cepheye koştu. Gönüllüydü. Büyük savaşta asteğmen olarak yerini aldı. Kardeşi Halit de Çanakkale’ de savaşmaktaydı.. İki kardeş, omuzlarında bir milletin şeref davası, ölümün kucağında buluştular.
Hasan Ethem bir gün annesinden henüz aldığı bir mektubun sevinci içinde O’ na bir mektup yazdı. Güzel bir bahar günüydü. 1915 Nisanı’ nın dördüydü. Birliğine serbest saat verilmiş, bir ağacın gölgesinde oturmuş, rüzgarda dalgalanan ekinlere baka baka ailesine şu satırları karalamıştı.
“Valideciğim,
Dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesine… Büyük nimet olan mektubunu Divrin Ovası gibi güzel, yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının sayesinde otururken aldım. Tabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş ruhumu bir kat daha takviye etti. Okudum, okudukça büyük dersler aldım. Tekrar okudum. Şöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulunduğumdan sevindim.
Gözlerimi açtım, uzaklara doğru baktım. Yeşil yeşil ekinlerin rüzgara mukavemet edemiyerek eğilmesi, bana, annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi. Hepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni, annenden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardı.
Gözlerimi biraz sağa çevirdim, güzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem çam ağaçları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebşir ediyorlardı.
Nazarlarımı sola çevirdim çağıl çağıl akan dere, bana validemden gelen mektuptan dolayı gülüyor, oynuyor, köpürüyordu …
Başımı kaldırdım, gölgesinde istirahat ettiğim ağacın yapraklarına baktım. Hepsi benim sevincime iştirak ettiğini, yaptıkları rakslarla anlatmak istiyordu. Diğer bir dalına baktım, güzel bir bülbül, tatlı sedasıyla beni tebşir ediyor ve hissiyatıma iştirak ettiğini ince gagalarını açarak göstermek istiyordu.
İşte bu geçen dakikalar anında, hizmet eri :
-Efendim , çayınız , buyrunuz , içiniz , dedi.
-Pekala dedim,aldım baktım , sütlü çay…
-Mustafa bu sütü nereden aldın ? dedim.
-Efendim , şu derenin kenarında yayıla yayıla giden sürü yok mu ?
-Evet dedim.Evet ne kadar güzel.
-İşte onun çobanından 10 paraya aldım.
Valideciğim, on paraya yüz dirhem süt, su katılmamış. Koyundan şimdi sağılmış, aldım ve içtim. Fakat yukarıdaki bülbül bağırıyordu : “Validen kaderine küssün, ne yapalım. O da erkek olsaydı, bu çiçeklerden koklayacak, bu sütten içecek, bu ekinlerin secdelerini görecek ve derenin aheste akışını tetkik edecek ve çıkardığı sesleri duyacak idi”
Şevket merak etmesin o görür , belki de daha güzellerini görür.
Fakat, valideciğim, sen yine müteessir olma. Ben seni, evet seni mutlaka buralara getireceğim. Ve şu tabii manzarayı göstereceğim. Şevket , Hilmi (kardeşleri) de senin sayende görecekler.
O güzel çayırın koyu yeşil bir tarafında, çamaşır yıkayan askerler saf saf dizilmişler. Gayet güzel sesli biri ezan okuyordu.

Ey Allah’ım , bu ovada onun sesi ne kadar güzeldi. Bülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildİ, dere bile sesini çıkarmıyordu. Ezan bitti. O dereden ben de bir abdest aldım. Cemaat ile namazı kıldık.. O güzel yeşil çayırların üzerine diz çöktüm.Bütün dünyanın dağdağa ve debdebelerini unuttum. Ellerimi kaldırdım , gözümü yukarı diktim , azımı açtım ve dedim :
-Ey Türklerin Ulu Allah’ı. Ey şu öten kuşun , şu gezen ve meleyen koyunun , şu secde eden yeşil ekin ve otların şu heybetli dağların Hâlıkı. Sen bütün bunları Türklere verdin.Yine Türklerde bırak. Çünkü böyle güzel yerler , Sen’i takdis eden ve Sen’i ulu tanıyan Türklere mahsustur.
Ey benim Rabbim !
Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri ; İsm-i Celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır. Sen bu şerefli dileği ihsan eyle ve huzurunda titreyerek , böyle güzel ve sakin bir yerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini keskin , düşmanlarını zaten kahrettin ya , bütün bütün mahveyle. ”Diyerek dua ettim ve kalktım. Artık benim kadar mes’ut , benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi.

Oğlun
Hasan Etem
4 Nisan 1331
(17 Nisan 1915)

NOT:
1. Şehid Muallim Edhem, Niğde’nin “And-ulus” (Hacı Abdullah) köyünde 28.2.1890 tarihinde doğmuş ve 19 Nisan 1915’de şehit olmuştur. [Birliği: 3.Kolordu, 19.Fırka [Kumandanı: M.Kemal (Atatürk)], 57.Alay 2.tabur, 6.Bölük].
2. Şehid Edhem o tarihte 25, annesi Zeynep 41 yaşında idiler. Yine mektupta bahsi geçen: Kardeşi Halit 22 yaşında olup Çanakkale’nin diğer bir cephesinde, kardeşi Hilmi 16 yaşında öğrenci, kardeşi şevket 10 yaşında öğrenci, sütkardeşi Kadir 24 yaşındadır.
3. Mektupta bahsi geçen “Divrin”, annesinin doğduğu Niğde’nin Yıldıztepe Kasabasıdır.
4. Mektupta adı geçen kardeşi Halit (1894)’de ağabeysi ile birlikte Çanakkale Savaşı’na katılmış. Kirte köyü ilerisinde Zığındere’de yaralanmış, gazi olarak sağ kalmış. 31 yıl Emniyet Teşkilatında çalışmış. Komiser olarak emekli olmuş, 1948’de vefat etmiştir.
5. Prof. İ.H. Baltacıoğlu, yayınladığı “Mektepli” dergisinin 9.3.1933 No.25.sayısında başyazı olarak “Muallim Edhem Nasıl Öldü” başlıklı bir makale yayınlamıştır.
6. Şehidin adını taşıyan yeğeni Etem Ruhi Üngör (1922): 1966’da yayınladığı “Türk marşları” kitabını ona ithaf etmiştir.
7. Bu mektubu arkeolog İlhan Akşit ” Çanakkale Savaşları”(1973) adlı kitabında yayınlamıştır.(s. 74-77).
8. Bu mektub, “Hayat” dergisinin 13 Mart 1975 tarihli sayısında aslının fotokopisi ile birlikte yayınlanmıştır.
9. Bu mektup; “Orkun” dergisi Mart 1983, sayı: 9, sayfa: 16’da yayınlanmıştır.
10. Bu mektup ayrıca: binlerce nüsha basılıp 1970-1985 yılları arasında “Çanakkale Savaşları 1915 Harp Hatıraları Koleksiyonu Müzesi”nce ziyaretçilere sunulmuştur. (Aynı mektup baskısı, bazı edebiyat ve tarih öğretmenlerince ayrıca bastırarak öğrencilere dağıtılmıştır.)
11. Arkeolog İlhan Akşit’in Çanakkale Arkeoloji Müzesi ve Çanakkale Müzeler Müdürü olduğu yıllarda Abide Müzesini ziyaret eden (1977) zamanın Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk beraberinde müzeyi gezdiren İlhan Akşit’ten vitrindeki bu mektubu kendisine okumasını istememiş ve mektup okunurken gözyaşlarını tutamamıştır.
12. Bu mektup; “Kolay İlan gazetesi” nin 31.8.1982 tarih ve 277.sayısında yayınlanmıştır.
13.Bu mektup; Vahap Okay’ın 1986’da yayınlanan “Anadolu Konuşuyor” (Anadolu’dan Türkiye’nin Kalbine) adlı kitabında yayınlanmıştır.
14.Bu mektup halen Çanakkale’deki “Çanakkale Destanı- Ana Tanım Merkezi”, “Deniz Müzesi” ve “Milli Parklar Müzesi”nde teşhirdedir.
15.Mektubun aslı; Şehid Muallim Etem’ in adını taşıyan yeğeni Etem Ruhi Üngör’ dedir.

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çanakkale Şehitlik Turu - Çanakkale Gezisi - Çanakkale Turları - Çanakkale Şehitlik Turları