İstanbul’da Tedavi Edilen Yaralı Bir Genç Zâbitin Mektubu

İstanbul’da Tedavi Edilen Yaralı Bir Genç Zâbitin Mektubu
257_Fuat_Balkan_Tegmen
İstanbul’da Tedavi Edilen Yaralı Bir Genç Zâbitin Mektubu

“Aman yâ Muhammed! Biz bugün sana kavuşmak ve şehid olmak istiyoruz.”

İstanbul hastahânelerinde tedavi edilen bir yaralı genç zâbitin Karesi gazetesinde intişar eden bir mektubundan:
Bakınız size Türk kahramanlıklarından, onun menâkıb-ı harbiyesinden iki vak’a anlatayım:
1-) Mayıs on dört hücumunda idi. Seddülbahir’de düşman ihraç hareketi yaparak deniz ateşleri himâyesinde piyâdesini biraz ilerletmeye muvaffak olmuştu. Dilâverânın bütün gayretlerine rağmen düşman ilerlemekte ısrar ediyor, bu hâl pek ziyâde canımızı sıkıyordu. Bir iki saat sonra bütün asker hücuma kalkmaya ve gökten ateş yağsa bir adım geriye gitmemeye karar verdiler. Hücum ânı gelince, Allah, Allah nidâ-yı nusret iltimâsıyla ileriye atıldık. Düşman, süngülerimiz önünde kar gibi eriyor, avcı eline düşmüş kazlar gibi kaçıyordu. Bakiyesini denize döktük. Bir onbaşı yüksek bir taş üzerine çıkmış bağırıyordu:
-Emir ver kumandanım! Eğer şu düşman zırhlılarının süngülenecek bir yerleri varsa denize girelim, onları da süngüleyelim!…
2-) 26 Temmuz 331’de düşman deniz ve kara toplarıyla şiddetli bombardımandan sonra hücuma kalkıştı. Bütün asker kum torbaları üzerine çıkarak gelen düşmana ateş etmeye ve yaklaşanları süngülemeye başladılar. O esnada idi ki bir çavuşum ileriye atılmış:
-Aman yâ Muhammed! Biz bugün sana kavuşmak ve şehid olmak istiyoruz. Ben o kadar günahkâr mıyım ki beni cennetine almıyorsun!… feryadıyla hem ateş ediyor, hem ilerliyordu.
Arkada bir neferimi gördüm. Sol kolunu kaybetmiş, ateş edemiyor, yerde yatıyordu. Beni görünce hemen kalktı:
-Benim sevgili zâbitim, bir kolum düştü. Tüfenkle ateş edemiyorum. Bari şu belindeki tabancayı ver de düşmana karşı boşaltayım. Belki bir düşman vurur da öcümü alırım!… diye yalvarıyor ve düşman tarafına bakarak dişlerini sıkıyordu.
İşte, artık Türk ve Türk’ün bu gibi fedakâr evlatları, bu gibi kahramanca hatıraları ile her zaman iftihar edebilir, yaşayabilir. Evladı şehit olan, hânesi erkeksiz kalan ana ve babalar, hemşîre ve teyzeler, göğüslerine kırmızı şeritler takarak -ağlamak değil- sevinmelidirler. Çünkü o şan ve ulviyetle bir kahramanın ana ve babası veyahut hemşîre ve zevcesi bulunmak şeref-i azîmine mâliktir.

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çanakkale Şehitlik Turu - Çanakkale Gezisi - Çanakkale Turları - Çanakkale Şehitlik Turları